<$BlogMetaData$

17 May 2006

‘Ruhani’ Cazdan ‘Akıllı’ Funk’a: Lonnie Liston Smith*

Caz ve funk’ın usta klavyecilerinden Lonnie Liston Smith, grubu The Cosmic Echoes ile birlikte, 13 ve 14 Nisan akşamları İstanbul’da iki konser verdi. 2006 yılı içinde Flora Purim, Airto Moreira ve Roy Ayers’dan sonra, Smith gibi caz-funk’ın altın çağının özgün müzisyenlerinden birini daha memleket topraklarında görme fırsatını elde etmek, biz hayranlarını ziyadesiyle sevindirdi. Lonnie Liston Smith aynı zamanda ikinci konser öncesinde bir saatini de bize ayırdı. Smith ile cazın dünü ve bugünü, plak şirketlerinin politikaları, sampling ve dünya barışı üzerine konuştuk. 1940’ta ABD’nin Virginia eyaletinde doğan Lonnie Liston Smith, Profesyonel müzik kariyerine 1960’lı yıllarda Miles Davis, Pharoah Sanders, Leon Thomas, Rahsaan Roland Kirk ve Gato Barbieri gibi büyük ustaların gruplarında piyano çalarak başlıyor. İlk solo albümü “Astral Traveling” 1973’te yayınlanıyor. Geriye baktığı zaman 30 ya da 40 yıl öncesinin caz ortamı ile bugünkü arasında ne gibi farklılıklar gördğünü sorduğumda, Smith’in cevabı gayet net: “Caz o zamanlar bence çok daha iyi bir konumdaydı. Daha yaratıcı müzisyenler vardı. Şu anda caz müziği belki de bir geçiş dönemi içinde. Tavrı da soundu da muğlak olan caz türleri piyasaya hakim.”

Cazın bir anlamda altın çağını yaşadığı o günlerden beri dinamizm ve üretkenlik açısından sürekli bir düşüş içinde olduğuna işaret eden Smith, 30-40 yıl öncesinin alabildiğine yaratıcı ve canlı bir dönem olduğunu, bu yaratıcılık ve canlılık ortamının yok olduğu noktada ise anlamlı müzik yapabilmenin iyice zorlaştığını söylüyor.

Lonnie Liston Smith, John ve Alice Coltrane ya da Pharoah Sanders gibi müzisyenlerin ‘ruhaniliğini’, 1970’lerin ortasındaki ‘fusion’ furyasının tam da ortasında, ‘akıllı’ bir tür funk ile birleştirerek caz tarihinde kendine özgü bir yer edinmiş bir sanatçı. Kendi favorilerimden biri olduğundan olsa gerek, “Pharoah Sanders’la çalmak nasıldı?” diye soruyorum. “Çok ilginçti. Çünkü Pharoah’la hazırlıksız çaldığımız zamanlar çok daha iyi sonuç alıyorduk.” diye yanıtlayarak, özellikle bu dönem yaptığı müziklerde emprovizasyonun önemini vurguluyor.

Peki Smith neden mistik cazdan oldukça farklı, ‘fusion’ etkisinde yeni açılımlara yöneldi? “Miles’la çalışmamın etkisi.” diyor hemen. “Miles Davis trompetine bir wah-wah pedalı takmıştı. Bunun çok ilginç olduğunu düşündüm. Ben de Fender Rhodes klavyeme bir wah-wah pedalı taktım. Farklı efektlerle bezenmiş, yepyeni bir sound elde ettik. Senin de dediğin gibi, “akıllı” funk.. Tam da “Expansions” parçasına uygun bir ifade bu.. Anlamlı ve pozitif liriklerle, caz fusion’a özgü bir yaratıcılık ve emprovizasyonun birleşmesi..” Dj’lik yaptığım zamanlarda “Expansions”’ı her çalışımda, en hareketsiz kalabalıkların bile ritm tutmadan duramadığını söylediğimde, amacının tam da bu olduğunu söylüyor Lonnie Liston Smith.

“Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek ki, ben daha çok nefesli enstrümanları çalan müzisyenlerden etkilendim” diyor Smith, esinlendiği sanatçıların başında Charlie Parker, John Coltrane ve Miles Davis’i sayarken. “Ancak Max Roach’un bana sonradan söylediğine bakılırsa, Charlie Parker da piyanist Art Tatum’dan etkilenmiş; “Ne alakası var?” diye düşüneceksin.. Aynı şekilde Jimi Hendrix’e de büyük saygım var. Miles Jimi’yle çalacaktı ama Jimi’nin ömrü yetmedi. Miles Onun için “Jimi bir caz müzisyeni ama farkında bile değil” derdi.” diye devam ederken Smith yine caz müziğinin kendi içindeki ve diğer müzik türleriyle etkileşimlerine dikkat çekiyor.

Caz prodüktörleri arasında müzikal bağımsızlığı ticari kaygılara yeğ tutmasıyla ön plana çıkan Bob Thiele’in kurduğu, görece mütevazı “Flying Dutchman” plak şirketinden çıkan albümlerini özellikle sevdiğimi kendisiyle paylaştığımda Smith, “Bob’un müzisyenlerin içindeki yaratıcılık ruhunu kayıtlara yansıtmalarını sağlayabilmek gibi bir özelliği vardı. İyi bir örnek vermek gerekirse, Columbia ile anlaştıktan sonra şirket yöneticileri bana gelip sana bir prodüktör bulacağız dediklerinde, müzikal özgürlüğümü tam anlamıyla kullanabilmemin benim için ne kadar önemli olduğunu çok iyi anladım” diyerek müzik endüstrisini eleştirmekten de imtina etmiyor.

Yeni nesil rap sanatçıları tarafından sık sık samplelanmış bir müzisyen olarak Lonnie Liston Smith’in ‘sampling’ fenomeni üzerine düşünceleri ise oldukça olumlu. Smith, bunun yeni nesillerin eski caz müzisyenlerini tanımalarında önemli bir araç olduğunu söylüyor. Özellikle ABD’deki radyoların kendisinin ve dönemdaşı diğer caz ve funk müzisyenlerinin müziklerini çalmamasından yakınan Smith, böyle bir ortamda her yeni neslin yeni bir yorum getirdiği eski sampleların bir müzik tarihi bilincinin oluşmasında rolünün büyük olduğu görüşünde. “Get Down Everybody (It's Time For World Peace)”in Marvin Gaye’in “What’s Happening Brother?” parçasının bir bölümünü içerip içermediğini sorduğumda ise Smith beni gülerek “Hatırlamıyorum ki.. Eve dönünce bir bakayım” diye yanıtlıyor. Ne de olsa müzikte ‘arak’ mefhumunu neredeyse hepten reddetmiş olduğumun kendisi de farkında..

Ünlü parçası “A Chance For Peace”e ithafen “Sence hala dünyada barış için bir şans var mı?” diye sorduğumda şöyle yanıtlıyor Smith ebedi bir inanç ve güvenle:

“Bugün televizyondan naklen insanların bombalanışını izleyebiliyoruz. Bu korkunç bir şey.. Dünyanın çeşitli yerlerinde üretilen din ve mitleri ne kadar çok okuduysam, aralarında o kadar çok benzerliğe rastladım ve düşündüm: Madem aşağı yukarı aynı şeyleri düşünüyoruz, neden savaşıyoruz? Eğer bir an için bile dünya üzerinde barışın gerçekleşmiyeceğine inanırsak, işimiz bitik demektir. O yüzden barışı sağlamak için çalışmaya devam etmeliyiz.”

“Duyduğumuz her şey ‘cosmos’ ya da evrenin bir yansıması” diyor Lonnie Liston Smith.

Bu durumda onun yok olmasına engel olmak da bütün müzik düşkünlerinin görevi.

*Bant - Mayıs 2006

0 Comments:

Post a Comment

<< Home