<$BlogMetaData$

13 October 2006

20. Yıldönümünde C86: Akım Mı Bokum Mu?*

1980’li yıllar bütün dünyada pop ve rock müzikte, elektronik altyapı ve rap müzikte ifade olanağı bulan sampling teknolojisinin neredeyse tamamen egemen olduğu bir dönemdi. Punk sonrası dönemde, 1960’lardan beri pop ve rock müziğin belirleyici enstrümanı olagelmiş gitarın işlevi oldukça azalmış gibi görünüyordu. Bununla birlikte, 1970’li yılların sonlarından itibaren genellikle ‘post-punk’ ve türevi akımlar dahilinde değerlendirilen birçok grup, gitarın artan oranda yeraltına inmesine ortam hazırladı. Müzik endüstrisinin eskisi kadar rağbet etmediği daha organik bir müzikal altyapıya aslında son derece yenilikçi yorumlar getiren bu gruplar, zamanla kendi dillerinden anlayacak bağımsız plak şirketlerinin de açılmasıyla daha fazla müzikal ifade olanağı bulmaya başladılar. Bugünkü anlamda bağımsız (independent ya da indie) müziğin ortaya çıkmasıyla eşzamanlı olarak da nitelenebilecek bu gelişmeler, gitarlı müziği bir anlamda tekrar popülerleştirecek Seattle grunge hareketinin ortaya çıkacağı 1991’e kadar, kategorize edilmeye pek de müsait olmadığı halde sürdü.

İşte İngiltere’nin önde gelen müzik dergilerinden NME, hazırladğı ‘C86’ adlı toplama kaseti tam da bu dönemin ortalarında, 1986 yılında okurlarına hediye etti. Kaset 1980’lerin ortalarında gitarlı müzik yapan 22 yeni grubun 22 şarkısından oluşuyordu. ‘C86’ ise o sırada birçok kasetin üzerinde bulunan ve kasetin uzunluğunu belirten C30, C60, C90 gibi ibarelere bir göndermeden öte bir anlam taşımıyordu. Kasette yer alanlar arasında Primal Scream ve The Wedding Present gibi daha sonraki yıllarda adlarını çok daha geniş kitlelere duyuracak isimlerin yanında, The Mighty Lemondrops, McCarthy, ve Close Lobsters gibi 1990’lara gelindiğinde müzik dünyasından eli eteği çekmiş olacak çok sağlam gruplar da vardı. Ancak bu grupların çoğunun, gitar, bas ve davuldan oluşan konvansiyonel rock/pop grup altyapısına yeni bir yorumla sahip çıkmalarının dışında çok da fazla ortak noktası yoktu.

Yine de C86 ibaresi, özellikle son yıllarda ABD ve İsveç başta olmak üzere, alternatif müzikte ‘lo-fi’ estetiğinin rağbet gördüğü birçok yerde homojen bir akımın adıymışçasına değerlendirilmeye başlandı. Son dönemlerde birçok yayında Belle And Sebastian, Camera Obscura, Gentle Waves, V-Twin gibi grupların tarzından bahsedilirken C86’e vazgeçilmez yakıştırmalardan biri olarak rastlamamak mümkün değil. Durum böyle olunca her şeye rağmen C86 fenomeninin kökeninde bazı ortak özellikler aramak söz konusu oluyor.

Yurdumuzda sansürden nasibini ziyadesiyle almasıyla ünlenen “Seks İsyanları: Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock’N’Roll” kitabının iki yazarından biri olan Simon Reynolds, 1980’lerin sonunda Melody Maker’da C86’yı, Britanya’da Thatcherizm’in körüklediği iş ve para merkezli ‘yuppie’ bir hayat anlayışından kaçış, sisteme karşı bir tür çocukluğa dönüş olarak niteliyordu. Dönemin Talulah Gosh, Field Mice gibi gruplarının büyük ölçüde minimal ve nahif tınılarında bu durumdan bahsetmek pekala mümkündü.

Ancak C86 adı altında değerlendirilen grupların soundları bu tür genellemeleri aşacak kadar çeşitliydi. Liriksel açıdan apolitik olarak nitelenebilecek grupların sayısı oldukça fazla iken, The Wolfhounds ya da özellikle “I Am A Vallet” albümüyle ölümsüzleşen, Stereolab elemanı Tim Gane’in eski grubu McCarthy gibi radikal Marksist oluşumlar da aynı akım içinde kabul edilebiliyordu.

Yine dönemin önemli müzik yazarlarından Everett True ve Alistair Fitchett’e göre de C86’ten bir akım olarak söz etmek oldukça zordu. True birçok C86 grubunun sound’unun kökenini oluşturan gruplara yer verdikleri NME kaset serilerinin birincisi olan 1981’de dağıtılan C81’in her açıdan daha haysiyetli bir toplama olduğunu söylerken, yazılarından aşina olduğumuz aksi ve müstehzi tavrıyla C86 kasetinde yer alan gruplardan birçoğunun üyelerinin Londra’ya geldiklerinde geceyi evinde geçirmelerinden yakınıyordu! Fitchett ise C86 hakkında kopartılan yaygarayı gazetecilik mesleğinin çelişkilerinin bir uzantısı olarak görüyor ve şöyle diyordu:

“[Kasetteki Gruplar arasında] belirleyici bir sound bile yoktu. Bana göre C86 sadece birbirinden çok farklı unsurlar içeren ve synthesizer ya da sampler kullanmayan gruplardan mürekkep bir toplamadan ibaretti. Kaset belki de hip-hop’u bağrına basmamakta direnen bir grup NME yazarının bir tür misillemesiydi. [Bu noktada 1987-9 yılları arasında NME’nin, Melody Maker’dan farklı olarak Public Enemy ve De La Soul klasiklerini, fazla tereddüt etmeden yılın albümü seçtiğini not etmek gerek. E. N.] Ve hepimizin bildiği gibi gazetecilere asla güvenmemek gerekir. Elbette gruplar arasında aslında var olmayan bazı bağlantıları kurmak cezbedici birşeydir. Bu, nerede yazarlarsa yazsınlar, müzik yazarları için o zaman olduğu gibi şimdi de doğruluğunu koruyan bir gerçek. Akımlar uydurmak ya da onları abartmak ve daha sonra onlara ait olduğumuzu duyurmak, esasında ‘pop’ bir tavırdır. Pop ve rock hem aidiyet duygusundan, hem de ironik bir biçimde elitizm ve izolasyondan ibarettir.”[1]

Her şeye rağmen, C86 ibaresi ile özdeşleştirilen bir çok erken indie grubu, bugünkü denklerini derinden etkilemeleri ve 1980’lerin sonlarında ortaya çıkan Sarah, Heavenly ve tabii ki en önemlisi Creation gibi plak şirketleri çevresinde şekillenen ‘shoegazer’ akımının öncüsü olması bakımından ilgiyi ziyadesiyle hak ediyor. C86 Pop ve rock müziğin iyice kıyıda köşede kalmışından hoşlananlar için hala sağlam bir referans noktası olmayı sürdürüyor.


[1] http://www.tangents.co.uk/tangents/main/2002/nov/c86.html

*Bant - Ekim 2006

0 Comments:

Post a Comment

<< Home